Blog Nedir?

Blog, doksanlı yılların sonunda ortaya çıkmış ve bu süre zarfında hızla yaygınlaşmış bir yazı biçimi. Hızla yaygınlaşmasının en önemli nedeni, kullanıcıyı teknik zahmetlerden kurtarması. Kullanıcı, paylaşmak istediği düşüncelerini tıpkı bir e-posta yazar gibi bir kutucuğun içine yazıp “Gönder” butonuna bastığında yazdıkları otomatik olarak web sayfasında göründüğü için teknik konularda fazla bilgili olmayan, fakat yazdıklarını paylaşmak isteyen kullanıcı kitlesi tarafından ilgiyle karşılandı. Yazarlar, akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, öğretmenler, hekimler, mühendisler, politikacılar… Kısacası, ürettiği içeriği dünyayla paylaşmak isteyen herkes zaman içinde bir blog sahibi oldu.

Bloglar, çok değişik amaçlara hizmet edebiliyor. Haber siteleri, öykü yazarları, şairler, yemek tariflerini paylaşmak isteyenler, sanat platformları, günlük izlenimlerini ve yorumlarını tartışmak isteyenler artık oldukça gelişkin olan bu teknik çözümü tercih ediyor.

Blog, kullanıcıya olanaklar sunan bir teknik altyapı aslında. Bu teknik altyapıdan nasıl yararlanılacağı kullanıcıya kalmış. Ama, bir şeyi görmezden gelemeyiz: bu altyapı zaman içinde kendine özgü bir yazma biçimi geliştirdi. Kökleri “deneme” türünde olan, ama çok daha serbest yeni bir yazı türü. Klasik giriş-gelişme-sonuç zorunluluğuna fazla yüz vermeyen, biçimden çok içeriği öne çıkaran, lafı uzatmayı sevmeyen, hızlıca konuya giren bir tür.

Bu kadar çok insan blog sahibi olunca, ortaya bir gürültü çıktı. Bu gürültünün içinden size hitap eden blogları bulmak da, yazdığınız gönderilerin gürültüde kaybolmasını engellemek de zor. Bu yazı dizisinde, yazılarınızı başkalarına ulaştırma yöntemlerini inceleyeceğiz. Düşüncelerimizi bloga uygun olarak biçimlendirmeyi, içeriğin can alıcı noktalarını önce çıkarmayı, okur katılımını sağlamayı öğreneceğiz.

Bu yazı dizisinde ele alınan yöntemler çoğunlukla biçimle ilgili, ama bu sizi yanıltmasın: Bir gönderinin uzunluğu, içeriği, diğer gönderilerle ilişkisi gibi konular elbette önemli, ne var ki, blogunuzun içeriği yeterince ilgi çekici değilse, yalnızca biçimsel önlemlerle okur kitlenizi artırmanız mümkün olmaz.

Başlayalım…

Not: Blog yazılarına İngilizcede “blog post” deniyor. Türkçede de pek çok kişi gönderi ifadesini tercih ediyor. Ben de bazen “yazı” bazen de “gönderi” diyorum.