Blog Yazısının Uzunluğu

İnternetin ve mobil cihazların yaygınlaşmasıyla okuma alışkanlıklarımız değişti. Eskisine göre daha sabırsız, dikkatini toplamakta güçlük çeken bir okur tiplojisi hızla yaygınlaştı. İnternet okuru sonuca kısa yoldan varmak istiyor. Sıkı bir editör kontrolünden geçmeden yayımlanan yazılara fazla zaman ayırmak istemiyor. Her kafadan bir sesin çıktığı, Facebook, Twitter gibi sosyal mecralarda gürültünün bu kadar yüksek olduğu bir ortamda internet okurunu suçlamak da pek kolay değil.

Kısa kesin. Dikkatini toplamakta zorlanan okura hitap edebilmek için yazdıklarımızın özlü olması bir zorunluluk. Blog yazısı yazarken, konunun akademik ayrıntılarına, tarihi boyutuna girmeden hızlıca konuya girmek ve az kelimeyle meramımızı anlatmak oldukça önemli. Gerekli gördüğünüz yerlerde link vererek okuru yönlendirebilirsiniz. Okur da, ihtiyaç duyarsa, konunun ayrıntılarını araştırır.

90 saniye kuralına uyun. Bir internet kullanıcısının herhangi bir blog sitesinde harcadığı süre ortalama olarak doksan saniyenin altında. Demek oluyor ki, blog yazısı doksan saniye içinde okura hitap edebilmeli, okurda olumlu bir izlenim bırakabilmelidir. Okur doksan saniye içerisinde kendisine yararlı olacak bir şey göremezse sitenizi terk edecektir. Kısa ve özlü yazmak bu nedenle de önemlidir. Doksan saniyede kaç cümle okuyabiliyorsunuz?

300-500 kelime ortalamasını tutturun. Ortalama bir gönderinin uzunluğu 300-500 kelime civarında olmalıdır. Bu kadar kelimeyle tek bir konuda görüşlerin, izlenimlerin, deneyimlerin aktarılması mümkündür. Elbette bu sınırları aşabilirsiniz. Ancak, genel olarak, bir gönderi 200 kelimeden kısa, 1000 kelimeden uzun olmamalıdır.

Gerekirse sosyal mecraları kullanın. Eğer esas söylemek istediğiniz şey birkaç cümleden ibaretse, bunu bir blog yazısı olarak yayımlamak yerine Twitter, Facebook gibi sosyal mecralarda değerlendirmeyi deneyin. Belki oradan aldığınız karşılıkları daha sonra bir gönderiye dönüştürebilirsiniz.

Fazla kısa kesmeyin. Kısa kesin dediysek, o kadar da değil. Gereksiz ayrıntılara girerek okuru sıkmamak gerek, evet; ama okurun merak edeceği noktalara değinmeden yazıyı bitirmek de doğru olmaz. Gönderiyi kısa tutmaya çalışırken, gerekli öğeleri atmamaya dikkat edin. Okur gönderinizi okuduğunda yeni hiçbir şey öğrenemediğini düşünmesin. Yazıyı yeni bilgiler, yeni bakış açılarıyla zenginleştirmeye çalışın.

Belirleyici olan içeriktir. Bir gönderinin uzunluğunu belirleyen nihaî unsur içeriğidir. Her ne olursa olsun, blog yazısı ele aldığı konuda tatmin edici ölçüde özgün düşünce içermeli, başlığın vadettiğini okura sunmayı bilmelidir. Okurda yarım yamalak bir yaı okuduğu düşüncesini uyandırmaktansa yazınızı biraz uzatmaktan çekinmeyin.

Yazı dizileri hazırlayın. Belirli bir konuda uzun uzun yazmak niyetindeyseniz, yazacaklarınızı yazı dizisine dönüştürüp dönüştüremeyeceğinizi düşünün. Upuzun tek bir yazı yazmaktansa konuyu değişik açılardan ele alan, değişik noktalarda ayrıntılandıran birden çok yazıya bölmek hem düşüncenizi şekillendirmeniz, hem de okurların ilgisini canlı tutabilmeniz için yararlı bir yöntemdir.

Sonuç olarak, bir gönderinin uzunluğunu içeriği belirler. Ama ele almak istediğiniz konuyla ilgili görüşlerinizi kısa ve öz olarak 300-500 kelime içerisinde okura aktarmanız okurlardan bir karşılık almak ihtimalinizi artıracaktır.