Blogun Kapsamı

Bir blog için başarılı olmanın, ulaşmak istediği okurlara ulaşabilmenin yolu, her şeyden önce özgün içerikten geçer. Bu konuya ileride sık sık döneceğimiz için, bu yazıda blogu başarılı kılan bir başka etmene, blogun konusuna değinmeyi planlıyorum.

Blog yazarları arasında gerçekten ne yazarsa yazsın kendini okutan, okurun ilgisini sürekli canlı tutmayı başaran yazarlar var. İnsan sırf okuma keyfi için bu yazarları takip etmek istiyor. Ama, bu nadir görülen bir durum. İnternet okuru, kendi ilgi alanlarına hitap eden yazarların o alandaki yazılarını, görüşlerini takip etmeyi tercih ediyor. Sinema hakkında uzmanlaşan bir blogun sinemaya ilgi duyanlar arasında yaygınlık kazanması o nedenle daha hızlı gerçekleşiyor. Bloglar bu açıdan bakıldığında sektörel dergilere benzetilebilir. Görece dar bir okur kitleleri vardır, ama okurların niteliğini anlamak daha kolay olur.

Blog ne kadar dar, ne kadar “niş” bir konuda yayın yapıyorsa okurlarıyla kurduğu bağ da o kadar kuvvetli olur. Yukarıdaki örnekten devam edecek olursak, Avrupa sineması üzerine odaklanan bir blogun okuru, genel olarak sinemayı ele alan bir blogun okuruna göre daha sadık olacaktır. Bir adım daha ileri gidip yalnızca Avrupa film festivallerini odağına alan bir blog, hem ele aldığı konuyu daha etraflı inceleme şansına sahip olacak, hem eğildiği konuda daha ayrıntılı incelemeler yapma fırsatı bulacak, hem de Avrupa festivallerini takip eden görece dar ama festivaller konusunda bilgili bir okur kitlesine hitap ettiği için okurlarla fikir alışverişinde bulunmak, onlarla etkileşime girmek konusunda daha fazla olanağa sahip olacaktır.

Bu nedenlerle blogun kapsamını belirlerken alanı olabildiğince daraltmakta, esas ilgi ve bilgi alanınızla sınırlı tutmakta yarar vardır. Gerçekten özgün şeyler söyleyebileceğiniz dar bir alanda kalem oynatmak, daha genel bir konuda zaten başkalarının da dile getirdiği düşünceleri yineleyip durmaktan iyidir.